19 Ağustos 2017
YEKDER Din Eğitimi Akademisi (DEA)tarafından 26 Kasım 2016 Cumartesi günü Sivil Din Eğitimi Çalıştayı düzenledi. Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Sivil Kuruluşlar ve Din Eğitimi” başlıklı panel ile başlayan çalıştay dernek merkezinde üç farklı çalışma grubunun toplantıları ile gün boyu devam etti.

YEKDER Din Eğitimi Akademisi (DEA)tarafından 26 Kasım 2016 Cumartesi günü Sivil Din Eğitimi Çalıştayı düzenledi. Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Sivil Kuruluşlar ve Din Eğitimi” başlıklı panel ile başlayan çalıştay dernek merkezinde üç farklı çalışma grubunun toplantıları ile gün boyu devam etti.

Eğitimde Gelişimin Öncüsü Sivil Kuruluşlardır

Din Eğitimi Akademisi (DEA)’nın açılışının da gerçekleştiği program YEKDER Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yusuf Alpaydın’ın açılış konuşması ile başladı. Alpaydın konuşmasında dünya ölçeğinde tarihsel bir inceleme yapıldığında eğitim alanında otantik fikir ve uygulamaların büyük ölçüde sivil bir iradeden ortaya çıktığını söyledi. Kar amacı gütmeyen veya bürokratik bir mekanizmanın parçası olmayan sivil kuruluşların eğitimde gelişmenin öncüsü olduğunu dile getiren Alpaydın, bu kuruluşlara daha fazla alan açılması gerektiğini ifade etti.

Çalıştayın panel bölümünde Başbakanlık Başdanışmanı Necdet Subaşı, YEKDER Yönetim Kurulu Üyesi Kurtuluş Öztürk ve araştırmacı yazar Erol Erdoğan konuşmacı olarak yer aldı. Moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Emine Keskiner’in yaptığı panelde ilk olarak Kurtuluş Öztürk devlet ve din eğitiminin tarihsel ilişkisini ele alan konuşmasını gerçekleştirdi. Devlet ve sivil toplumun bir makasın iki ucu gibi olduğuna dikkat çeken Öztürk, makasın dengede olmasının önemli olduğunu ifade etti. Bir sivil din eğitimi oluşumu olarak İlim Yayma Cemiyeti özelinde konuşmasına devam eden Öztürk, cemiyetin kurucu kadrosunun çeşitliliğinden hareketle sivil oluşumların farklılıklarının niteliği artırmadaki önemine vurgu yaptı.




Ailenin yerini doldurmak isteyen tüm“abla”ve“abi”oluşumları sorunludur!

Araştırmacı yazar Erol Erdoğan toplumda devlet, sivil toplum kuruluşları ve halk olmak üzere üç tip din anlayışının bulunduğunu ifade etti. Eğitimin toplumda kültür olarak yer alması gerektiğini ve dinin de bu kültür içerisinde yaşanır halde bulunması gerektiğini belirten Erdoğan, çocuğun aileden koparılmaması gerektiğini ailenin yerini doldurmak isteyen tüm “abla-abi” oluşumlarının problemli olduğuna dikkat çekti. Geniş ailenin çocuğun gelişimi üzerindeki etkisine değinen Erdoğan, sivil din eğitiminin toplumun kültürel kodlarını ihya etmeye yönelik güçlenmesi gerektiğini ifade etti.

Panelin son konuşmacısı olan Necdet Subaşı, cemaatlerin hep birlikte hareket ederek daha iyiye hizmet etmek yerine birbirleriyle çatışma ortamında olmasını büyük bir hata olduğunu vurguladı. Subaşı konuşmasını sivil din eğitiminin; devleti gözden çıkarmayan, devlet ile içiçe ama devleti denetleyen bir dil ile konuşulması gerektiğini belirterek sonlandırdı. Soru-cevap kısmının ardından gerçekleşen hediye takdimiyle çalıştayın panel bölümü sona erdi.




Farklı Kültürlerde Sivil Din Eğitimi Modelleri Tartışıldı!

Programın ikinci bölümünde sivil din eğitiminin farklı yönlerinin konuşulduğu üç farklı konuda ikişer oturum gerçekleştirildi. YEKDER dernek merkezinde gerçekleşen oturumlarda farklı coğrafyalarda sivil din eğitimi çalışmaları, Türkiye’de alternatif din eğitimi programlarının durumu ve geleceği, din eğitiminde sivil aktörler ve devlet ilişkisi gibi meseleler tartışıldı. Oturumlarda Türkiye’de geniş yelpazede çalışmalar yapan Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri Akademisyenler ve Diyanet temsilcileri yer aldı.

İlk oturum olan“Farklı Coğrafyalarda Sivil Din Eğitimi Çalışmaları” başlıklı oturumda sivil din eğitiminin dünyadaki örnekleri konuşuldu. Özelde Almanya, Amerika, İngiltere, İskoçya, Kırgızistan ve İran’daki örneklerin incelendiği oturumda farklı inanç ve kültürlerde oluşan modellerin güçlü ve zayıf yönleri ortaya konularak iyi örneklerin Türkiye’ye uyarlanabilirliği tartışıldı.

Program verilen aranın ardından “Türkiye’de Alternatif Din Eğitimi Programları” başlıklı ikinci oturumla devam etti. Bu oturumda, din eğitiminde devletin etkinliğinin arttığı bir dönemde medrese, dershane vb. isimlerle adlandırılan alternatif din eğitimi programlarının mevcut durumu ve geleceği meseleleri incelendi.

15 Temmuz Sonrası Tahrip Edilen Din Dili Sivil Toplum Eliyle Yeniden İhya ve İnşa Edilmeli

Çalıştayın son oturumu olan “Din Eğitimi’nde Sivil Aktörler ve Devlet” başlıklı oturumda din eğitimi faaliyetlerinde cemaat, tarikat ve sivil toplum kuruluşları ile devletin rolleri, işbirliği ve sınırları meseleleri ele alındı. Bu oturumda devletin garantörlüğünde sivil toplumun din eğitimi faaliyetlerinde öncü olması gerektiği vurgulandı. 15 Temmuz sonrası din dilinin tahrip edilmiş olmasına dikkat çekilerek sivil toplum aracılığıyla yeniden bir inşa ve ihya sürecinin başlatılması zorunluluğu dile getirildi.